Sayı: 93 Bahar 2020
Editörden
Saygıdeğer okurlar,
Sunuş yazısında sizlerle bilig’in tarandığı indeksler hakkında bazı bilgileri ve dergimizle ilgili gelişmeleri paylaşmak istiyorum.
1996’dan beri Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı bünyesinde yayınlanan bilig - Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, SSCI - Social Sciences Citation Index (Web of Science) ve SCOPUS (Elsevier Bibliographic Databases) başta olmak üzere birçok uluslararası indeks tarafından taranmaktadır. Türkiye’de sosyal bilimler alanında SSCI tarafından taranan sayılı dergiden biri olan bilig, 2008 yılından beri SSCI’da Area Studies alanında dizinlenmekte olan 74 dergi arasında olup sıralamada 4. çeyrekte (Q4) yer almaktadır.
Journal Citation Reports verilerine göre 2008 yılından itibaren derginin etki faktörünün artışında bir süreklilik olduğu görülmektedir. Benzer bir şekilde bilig dergisinin SCOPUS CiteScore değeri de dikkate değer bir düzeyde artış göstermektedir. bilig 2008’den bu yana etkili değerlendirme süreçlerini başarıyla tamamlayan toplam 600 makaleyi SSCI’de uluslararası erişime açarak hem Türk dünyasına hem de evrensel bilime önemli bir katkı sağlamıştır. Bu katkı özellikle Türkiye’deki üniversitelerin görünürlüğü ve The Higher Education Ranking (THE), QS World University Ranking gibi uluslararası sıralamalarda yerleri açısından son derece anlamlıdır.
bilig’de makale kabul ve değerlendirme süreçleri 2015 yılından itibaren bilig.yesevi.edu.tr adresindeki “Makale Yönetim Sistemi” üzerinden elektronik olarak yürütülmektedir. 2020 yılında bu sistemin yeni sürümüne geçerek web sayfamızı da güncellemiş bulunuyoruz. Kullanıcı dostu, mobil görünüme uyumlu yeni sayfamızın okurlarımıza ve yazarlarımıza hayırlı olmasını dileriz.
Web sayfamıza eklenen yeniliklerden biri de etik ilkelerdir. Bu ilkelere göre bilig’e çalışmalarını sunan yazarların aşağıda belirtilen etik ilkeleri karşılamaları zorunludur:
Ortak yazarlık: Aday makalenin yazarları sunulan çalışmaya önemli katkı sağlayanlarla sınırlı olmalıdır. Makalenin yazarları makalenin sunumundan önce kesinleşir. Çalışmaya katkısı olmayanların isimlerine aday makalede yer verilmesi (hediye yazarlık) ya da katkısı olanların isimlerine yer verilmemesi (hayalet yazarlık) kabul edilemez.
Teşekkür: Yazarlar gönderdikleri çalışmaları destekleyen kuruluşları, finansal kaynakları Teşekkür kısımında beyan etmekle yükümlüdür.
Özgünlük ve intihalden arınıklık: Sunulan çalışma bütünüyle yazarlarına ait olmalıdır. Diğer araştırmacıların çalışmalarına makale içinde yer verildiyse bunun uygun bir şekilde alıntılanması ve kaynaklarda bu çalışmaların listelenmesi gerekmektedir. Yazar makalesini intihal önleme yazılımı olan Turnit-in ya da iThenticate programlarından biri ile kontrol ederek benzerlik raporunu makale başvurusunda dergiye göndermekle yükümlüdür. Benzerlik oranı %15 ve üzeri olan makaleler değerlendirmeye alınmayacaktır.
Etik kurul izni ve onayı: Katılımcılardan anket, ölçek, görüşme, gözlem vb. yollarla veri toplamayı gerektiren araştırmalar için etik kurul izni alındığı aday makale içinde belirtilmelidir. Veri toplama sürecinde etik hususlara hassasiyet gösterildiğinin kanıtları (başkalarına ait ölçek, anket, fotoğrafların kullanımı için izin alınması gibi) çalışma içinde sunulmalıdır.
Basılmış bir yayının tekrar sunumu: Yazarların, daha önce yayınlanmamış çalışmalarını bilig’e sunmaları beklenir. Çalışmanın bilig’e sunumuyla birlikte bir başka dergiye de gönderilmiş olması kabul edilemez.
Dilimleme: Yazarlar bir araştırmanın sonuçlarını, araştırmanın bütünlüğünü bozacak şekilde ve uygun olmayan biçimde parçalara ayırıp birden fazla sayıda yayımlayarak bu yayınları akademik atama ve yükselmelerde ayrı yayınlar olarak sunmamalıdır.
Ham verileri sunma ve saklama: Yazarlar, editör ve hakemler tarafından talep edildiğinde araştırmalarının ham verilerini sunmak ve bu verileri makaleleri yayımlandıktan sonra da saklamak zorundadırlar.
Yayımlanmış makalelerde hata tespiti: Bir yazar bilig’de yayınlanmış makalesinde önemli bir hata veya yanlışlık olduğunu tespit ettiğinde, dergi editörünü derhal haberdar etmek ve makaleyi geri çekmek veya düzeltmek için editörle işbirliği yapmak zorundadır.
bilig sosyal bilimler alanındaki öncü konumunu daha da güçlendirme adına evrensel kriterlerden taviz vermeden yayın hayatına devam etmektedir. Yeni sayımızın faydalı olmasını diler, saygılar sunarım.
Prof. Dr. Fırat Purtaş
Yayın Yönetmeni
Köksal Büyük & Aras Bozkurt
A Social Network Analysis of the July 15 Coup Attempt: Social Resistance, Network Patterns, and Collective DiscourseMany aspects of the July 15 failed coup attempt were significant and included social resistance, community formation and network patterns, collective discourse, perception management and power of the new media. Based on these notions, the main objective of this research is to examine the July 15 failed coup attempt within the perspective of social media. In a mixed method study, in which social network analysis and discourse analysis were used, the research revealed that different layers of the community demonstrated a collective discourse in favor of democracy and online social networks were used as a space where masses would communicate with each other, mobilize, rally against the plotters, and express how they felt; all of which eventually changed the fate of the July 15 failed coup attempt.
Keywords: The July 15 coup attempt, social resistance, collective discourse, network patterns, perception management, social network analysis, discourse analysis
DOI : 10.12995/bilig.9301 [HTML]
İsa Sarı
Dede Korkut Kitabı'nda Söylem BelirleyicilerDede Korkut Kitabı üzerine dilcilik sahasında yapılan araştırmalar, çoğunlukla, daha önceki araştırmacılar tarafından yanlış okunduğu düşünülen sözcüklerin yorumlanması/düzeltilmesi veya müstensih hatalarının tespit edilmesi gibi metnin doğruya en yakın okunuşuna ve yeniden kurulmasına yönelik çalışmalara dayanmaktadır. Bu tür çalışmalar, eserin hatalardan arındırılmış ve kusursuza en yakın şeklinin tasarlanması/kurulması için gereklidir. Ancak bu yapılırken eserle ilgili diğer düzeylerdeki çalışmaların geri plana itilmemesi, metin üzerinde çeşitli dil içi veya dil ötesi çalışmaların da gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu sayede, eserle ilişkili daha fazla ayrıntıya ulaşma imkânıdoğacak ve metnin yazıldığı dönem, şartlar, metnin estetik/edebi değeri, ayrıca üst yapısıyla ilgili diğer pek çok husus daha iyi anlaşılacaktır. Bu çalışmada, daha çok konuşma dilinin bir özelliği olarak şekillenip ortaya çıkan söylem belirleyiciler üzerinde durulduktan sonra, Dede Korkut Kitabı’nda dönemin konuşma dilinin izleri olarak yorum lanabilecek bazı söylem belirleyiciler ele alınıp değerlendirilecektir. Böylece, Dede Korkut metnine konuşma dili odağında yaklaşılacak ve eserin söylem çözümlemesi yönündeki çalışmalara katkı sağlanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Dede Korkut Kitabı, söylem belirleyici, konuşma dili, söylem çözümlemesi, boşluk doldurucu, söylem parçacığı
DOI : 10.12995/bilig.9302 [HTML]
Elif Sanem G.Külekci & İbrahim Şevket Güleç
Ekrem Reşit Rey ve Cemal Reşit Rey OperalarıEkrem Reşid Rey (10 Ekim 1900-13 Temmuz 1959) ve Cemal Reşid Rey’in (25 Ekim 1904-7 Ekim 1985) yaşamı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin simgesidir. Türk Beşleri diye adlandırılan besteciler kuşağının ilk temsilcisi olan Cemal Reşid Rey’in, sahne yapıtlarını üretirken en büyük paydaşı kardeşi Ekrem Reşid Rey olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda kent kültürü içinde yaşayan operetin, Cumhuriyet dönemi halkasını Rey kardeşler oluşturur. Büyük beğeni kazanan bu operetler sahnede yer bulurken, operalar gündeme gelmemiştir. Literatürde bu eserler hakkında sınırlı sayıda bilgi mevcuttur. Makalede; Ekrem Reşid Rey ve Cemal Reşid Rey’in La Femme Fugitive (Kaçan Kadın), Faire Sans Dire (Söylemeden Yapmak), Sultan Cem, L’Enchantement (Büyülenme), Zeibek (Zeybek),
Drame Anatolien (Köyde Bir Facia) ve Çelebi adlı yedi operası ele alınmıştır. Çalışma, Türk opera literatürüne ve Devlet Opera ve Balesi arşivine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Ekrem Reşit Rey, Cemal Reşit Rey, Osmanlı İmparatorluğu, Cumhuriyet dönemi, opera, operet
DOI : 10.12995/bilig.9303 [HTML]
Kerim Sarıçelik
Teke (Antalya) Sancağının Konya Vilayetinden Ayrılarak Bağımsız Hale Getirilmesi ve İdari Yönden Yeniden DüzenlenmesiXX. yüzyıl başlarında Konya Vilayetinin beş sancağından birisi olan Teke (Antalya) Sancağı 22.370 km² yüzölçümüne ve 350 deniz milini bulan sahil şeridine sahipti. Nüfusu 250 bin kadardı. Bu haliyle birçok bağımsız sancaktan hatta vilayetten bile daha büyük bir coğrafi ünite oluşturmaktaydı. Buna karşın sancağın büyüklüğüyle bağdaşmayan yetersiz idari organizasyonu ve vilayet merkezi Konya’ya olan uzaklığı, yönetimde ciddi aksaklıklara neden olmaktaydı. Bu durum yeni bir idari düzenleme ihtiyacını ortaya çıkarmıştı. Kaldı ki 26 Mart 1913 tarihli vilayet kanunu da daha küçük, yönetilebilir idari birimleri esas alan bir yönetim anlayışı getirmekteydi. Tüm bu gerekçelerle 12 Mart 1914 tarihinde Teke Sancağı, Konya Vilayetinden ayrılarak bağımsız hâle getirilmiştir. Bağımsız sancakta idari teşkilatlanma uzun ve meşakkatli bir yol izledi. Bu süreçte yeni kaza ve nahiyeler tesis edildi. Buralarda hizmet birimleri meydana getirilmeye ve personel kadrosu oluşturulmaya çalışıldı. Öte yandan sancak hususi idaresi kurularak meclis-i umumi toplanmış ve sancak bütçesini hazırlama işine girişmiştir.
Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler: Teke Sancağı, Bağımsız Sancak, Mülkî Taksimat, Mahalli İdareler, Hususi İdare.
DOI : 10.12995/bilig.9304 [HTML]
Banu Öğünç
Nezihe Meriç’in Sevdican ve SuAndi’nin The Story of M İsimli Oyunlarında Göç ve Irkçılığın Kadın Bakış Açısından İrdelenmesiNezihe Meriç’in Sevdican isimli oyunu Almanya’ya göçen kadınların yaşadıklarını yansıtmayı amaçlayan tek kişilik bir oyundur. Yine tek
kişilik bir oyun olan SuAndi’nin The Story of M (M’nin Hikâyesi) toplumda yaşanan ırkçılığı ve de ayrımcılığı bir kadın karakter
üzerinden sahneye taşır. Aynı zamanda Almanya’ya olan Türk göçü ile Birleşik Krallık’a Batı Hint Adaları’ndan göçün de yansıması olan bu iki oyun, nasıl her iki ülkeye olan göç hikâyesi birbiri ile benzerlik gösteriyor ise, karakterler, tema ve de anlatım açısından paralellik göstermektedir. Göç ve ayrımcılık konusunu ele alan bu iki oyun, yaşanan benzer acıları kadın ve anne kimlikleri üzerinden sahneye taşır. Sonuç olarak bu çalışma Nezihe Meriç’in Sevdican ve SuAndi’nin The Story of M isimli oyunlarını teknik ve tematik açılardan karşılaştırarak göç olgusunun iki farklı kültürde yazılan bu iki oyunda nasıl ortak bir noktadan aktarıldığını örneklendirmeyi amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Göç, ırkçılık, ayrımcılık, Nezihe Meriç, SuAndi, göç edebiyatı
DOI : 10.12995/bilig.9305 [HTML]
Feyza Tokat
Tezkire-i Şeyh Safî’deki-A ėr- Odaksıl Şimdiki Zaman İşaretleyicisiTürkçedeki odaksıl şimdiki zaman -(ı)yor ekinin, yorı- “yürümek” tasvir fiilinin yorır geniş zaman çekiminden hece yutumu ile oluştuğu ve aslında ayrı bir kelime olan bu ekin sonradan ekleştiği genel olarak kabul görmüştür. Lars Johanson, bu genel görüşe katılmaz ve Azerbaycan Türkçesindeki şimdiki zaman işaretleyicisi {-(y)Ir}’ın, büyük bir ihtimalle zarf-fiil + er-ür (er- ‘olmak’) biçiminde bir tasvirî fiilden geliyor olması gerektiğini söyler. Bu çalışmada Lars Johanson’un “büyük bir ihtimalle” diyerek belirttiği, fakat tanıklayamadığı -A ėr- şimdiki zaman ekinin örnekleri verilmiştir. Verilen örnekler İbn Bezzâz’ın Farsça Safvetu’s-Safâ adlı eserinden XVI. yüzyılda Neşâtî tarafından Azerbaycan sahasında Türkçeye çevrilen “Tezkire-i Şeyh Safî”den alınmıştır. Böylelikle, -A ėr- yapısı, Azerbaycan Türkçesinde odaksıl şimdiki zaman işaretleyicisi olarak ilk defa tanıklanmış olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan Türkçesi, Odaksıl Şimdiki Zaman, Tezkire-i Şeyh Safî, -(I)yor eki, -A ėr- işaretleyicisi
DOI : 10.12995/bilig.9306 [HTML]
Mualla Uydu Yücel & Ainagul Saginayeva
Altın Orda-Rus Mücadelesinin Edebiyata Yansıması: Zadonşina DestanıXIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Rus topraklarını hâkimiyetleri altına almaya başlayan Moğollar, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren gittikçe güçlenerek çeşitli Türk boylarını da içlerine alarak Altın Orda devletinin kurulmasına öncülük etmişlerdir. Nitekim Altın Orda devletinin güçlenmesi çok kısa süre içerisinde tamamlanmış ve Rus knyazları bu güç karşısında gerek siyasî gerekse askerî olarak bir varlık gösterememişlerdir. Ancak XIV. yüzyılın ikinci yarısından sonra Altın Orda’da başlayan güç kaybının en net görüntüsü 1380 yılında Moskova Knyazı Dmitriy ile Altın Orda Emiri Mamay Mirza arasında gerçekleşen Kulikovo Meydan Muharebesinde görülmüştür. Bu savaşta Altın Orda büyük bir zaafa uğramıştır. Tarihi süreç değerlendirildiğinde Kulikovo, Altın Orda için kaçınılmaz sonu yani bir dağılma ve yok oluşun başlangıcını ifade ederken, Ruslar içinse birleşerek duraklama dönemlerinden çıkmalarını ve Kalka’nın intikâmını almalarını sağlayan büyük bir zaferi ifade etmiştir. Bu zaferin bir diğer önemli özelliği ise Rusların bu savaştan sonra “Rus milleti” bilincine sahip olarak tarih sahnesinde yerlerini almış olmalarıdır. Bu savaşın hemen akabinde yazıldığı düşünülen destanlardan biri de Zadonşina destanıdır. Çalışmamızda destanın metni Türkçeye çevrilerek, yorumu yapılmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Rus knezleri, Altın-Orda, Moskova, Zafer, Destan, Güç
DOI : 10.12995/bilig.9307 [HTML]
Abdullah Metin
Occidentalism: An Eastern Reply to OrientalismThe aim of this paper is to research the etymology and different definitions of the term of Occidentalism. Occidentalism, in its broadest meaning, is the reverse of Orientalism; just as Orientalism is a Western reading of the East, Occidentalism is an Eastern reading of the West. A meticulous reading of related literature reveals several different meanings attributed to Occidentalism. One of these definitions was introduced by the Egyptian philosopher Hasan Hanafi, who sees Occidentalism as the science of adopting Western values by eliminating them. Conversely, Ian Buruma and Avishai Margalit do not consider Occidentalism to be a science, but hostility against the West. In addition to these two definitions, a further perspective defines Occidentalism as the answer to one of the following questions: “How can the Western values be developed” and “How can Western values be adopted by the East, while saving the Eastern identity”. This paper
defines and explores the terms ‘Occidentalism’ and ‘Occidentalist’ considering these forms and interpretations.
Keywords: Occidentalism, Occidentalist, Orientalism, Hassan Hanafi, Edward Said.
DOI : 10.12995/bilig.9308 [HTML]
Gülin Dağdeviren Kırmızı
Emotional and Functional Speaker Attitudes towards Gagauz as an Endangered LanguageThe Gagauz language spoken in the Autonomous Territorial Unit of Gagauzia in Moldova is one of the endangered languages. This article aims to investigate the Gagauz speakers’ attitudes towards the Gagauz, Russian and Moldovan languages. The results were analyzed on the basis of age, gender and the place of residence. It is seen that Gagauz speakers who are younger and living in cities have more positive functional attitudes towards the Russian language. On the other hand, the participants who are older and reside in villages have more positive emotional attitudes towards the Gagauz language.
Keywords: The Gagauz language, endangered languages, functional language attitudes, emotional language attitudes, language vitality.
DOI : 10.12995/bilig.9309 [HTML]
Emine Sıdıka Toptaş
27 Ciltlik Ansiklopediye Eşdeğer Veri Tabanı: Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü Projesi27 Ciltlik Ansiklopediye Eşdeğer Veri Tabanı: Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü Projesi
Anahtar Kelimeler: TEİS, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, biyografi.
[HTML]
Salih Koralp Güreşir
Erol Üyepazarcı (2019). Unutulanlar, Hiç Bilinmeyenler ve Bilinmek İstemeyenler Türkiye’de Popüler Romanın İlk Yüzyılının Öyküsü (1875-1975). İstanbul: Oğlak Yay.Erol Üyepazarcı (2019). Unutulanlar, Hiç Bilinmeyenler ve Bilinmek İstemeyenler Türkiye’de Popüler Romanın İlk Yüzyılının Öyküsü (1875-1975). İstanbul: Oğlak Yay.
Anahtar Kelimeler: Erol Üyepazarcı, Türkiye’de Popüler Romanın İlk Yüzyılının Öyküsü (1875-1975), roman.
[HTML]