Sayı: 95 Güz 2020
Editörden
Saygıdeğer okurlar,
bilig’in 95. sayısını sizlere ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayıda edebiyattan felsefeye, tarihten arkeolojiye, iktisattan uluslararası ilişkilere sosyal bilimlerin farklı alanlarında Türk dünyasının birikimini yansıtan 10 özgün makaleyi istifadenize sunmaktayız. Konuların zenginliği yanında yazar çeşitliliği de dikkate alındığında bilig’in Türk dünyası sosyal bilimler dergisi olma iddiasını karşılayan bir yayın olduğu görülmektedir.
Bu sayı hazırlanırken, çok sayıda makale yayınlamak yerine az sayıda niteliği yüksek makaleler seçilmesine dikkat edilmiştir. 1996 yılında yayınlanmaya ve 2008 yılından itibaren SSCI’de taranmaya başlayan bilig’in kalitesinin ve etki gücünün daha da artırılması için makalelerde nicelikten çok niteliğe önem verilmektedir. Zira, Türk rönesansının öncülerinden Hoca Ahmet Yesevi’nin adını taşıyan ve Türkiye ile Kazakistan arasındaki dostluğun sembolü olan üniversitemizin kartviziti niteliğindeki dergimizin konumunu yükseltmek bunu zorunlu kılmaktadır.
Bildiği üzere Mütevelli Heyet Başkanlığı Ankara’da bulunan Ahmet Yesevi Üniversitesinin ana yerleşkesi Kazakistan’ın Türkistan şehrindedir. Türk dünyasının manevi başkenti ilan edilen Türkistan, 2018 yılında eyalet merkezine dönüştürülmüştür. Hummalı bir şekilde yeni yapıların inşa edildiği, adeta şantiyeye dönüşen Türkistan’da hali hazırda uluslararası havalimanı ve pek çok kültür-sanat kompleksinin açılışı gerçekleştirilmiştir. Kazakistan’ın bağımsızlığını kazanılmasından itibaren Türkistan’ın kalkındırılması ve gelişimine büyük önem veren Türk dünyasının aksakalı Nursultan Nazarbeyev, modern Türkistan’ın da mimarıdır. Nazarbayev’in ifade ettiği gibi, Türkistan’daki yeniden yapılanma sürecinde 1992 yılında Hazret Sultan’ın adını taşıyan Uluslararası Türk-Kazak üniversitesinin kurulması bir dönüm noktası teşkil etmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2015 yılında cumhurbaşkanı olarak Kazakistan’a yaptığı ilk ziyarete Türkistan’dan başlamış ve Ahmet Yesevi Üniversitesinin onursal profesörü unvanını almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ahmet Yesevi Üniversitesinde yaptığı konuşmada, üniversitenin hem taşıdığı isim hem de bulunduğu coğrafya nedeniyle herhangi bir yüksek öğretim kurumu olarak kalmaması gerektiğini vurgulamıştır. Bu ideal doğrultusunda Ahmet Yesevi Üniversitesi fiziki alt yapısı, nitelikli ve öncü eğitim kadrosu, mezun öğrencileri, toplumla bütünleşik eğitim programları, dışa açık ve rekabetçi yönetim anlayışıyla Türkistan’ın dönüşümünde lokomotif vazifesi görmüştür.
Çeyrek asırı aşan eğitim-öğretim-araştırma faaliyetleriyle Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkistan’daki yeniden yapılanmaya temel teşkil etmiştir. Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Muhittin Şimşek, son üç yılda hızlanan alt yapı ve kalkınma hamlesini göz önünde bulundurarak, üniversitenin önümüzdeki dönemde de üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceğini, fiziki ve teknolojik altyapısıyla Kazakistan’ın en modern üniversitesi olma yolunda ilerleyeceğini ifade etmiştir. Sosyal bilimler alanında Türk dünyasının evrensel niteliği engüçlü olan bilimsel platformu niteliğindeki bilig de, Yesevi ailesinin bir üyesi olarak bu kutsal çabalara katkıda bulunmaya devam edecektir.
Ahmet Yesevi Üniversitesi ile birlikte Türkistan; Türkistan ile birlikte Ahmet Yesevi Üniversitesi büyümektedir. Yeni sayımızın, bu gelişmelerden heyecan duyan tüm okuyucularımıza ve yazarlarımıza faydalı olmasını temenni eder, saygılar sunarım.
Prof. Dr. Fırat Purtaş
Yayın Yönetmeni
Fahri Temizyürek & Muhammed Eyyüp Sallabaş
Türk Dünyasından Gelen Öğrencilerin Türkiye Türkçesi Metinlere Yönelik TutumlarıTürk dünyasından gelen ve “Türk soylular” olarak adlandırılan öğrenciler Türkiye’ye iş, eğitim, evlilik gibi sebeplerle gelerek Türkiye Türkçesi öğrenmektedirler. Türkçenin öğretiminde metinler, gerek ders kitaplarında gerekse okuma kitaplarında öğretimin temel unsuru olarak kullanılmaktadır. Türk dünyasından gelen öğrencilerin, Türk dünyasının tarihî süreç içerisinde ortaya koyduğu müşterek ürünler vasıtasıyla dil öğrendiklerinde Türkiye Türkçesine karşı olumlu ilgi ve tutum geliştirmeleri beklenmektedir. Bir nesne, obje veya duruma karşı tepki verme eğilimi olarak adlandırılan tutum, eğitim-öğretimin de en önemli unsurlarından biridir. Öğrendikleri dile veya o dilin bir becerisi olarak okumaya karşı olumlu tutum geliştiren öğrencilerin dil öğrenmedeki başarılarının bu tutumlarından etkilenmesi beklenir. Karma yöntemden yararlanılan bu çalışmada, Türk dünyasından gelen öğrencilerin Türkçe metinlere yönelik tutumları araştırılmıştır. Araştırmada öğrencilerin, Türkçe metinlere yönelik yüksek düzeyde tutum geliştirdikleri ve Türk dünyasının ortak kültürel unsurlarını metinler arasında görmeyi bekledikleri belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Türk Dünyası, Türkiye Türkçesi, Türk Soylular, Türkçe Öğretimi, Okuma Tutumu
DOI : 10.12995/bilig.9501 [HTML]
Kemal Şamlıoğlu
A Comparative Essay on the Perception of State in Turkish Thought: Namık Kemal and Ibn Haldun.State is a fact on which human sciences have mostly produced problems in theoretical context. This study is intended to deal with the views of Namık Kemal, a philosopher of Tanzimat, on the state from political, cultural and literary perspectives. While examining Namık Kemal’s view of the state, especially Ibn Haldun, who tried to determine the theoretical foundations of the state on the basis of Islamic civilization, would offer a chance for a sample comparison. Determining a five-step anthropomorphic theoretical framework that would affect the western world, Ibn Haldun qualifies the state with the process of rise-and-fall like a natural human life. In this sense, the state is designed as a finite organic structure and is supposed to face a natural process of death or fall in the course of time. On the contrary, Namık Kemal suggests that the state could as well be sustained if man kept his conditions along with sustainable cultural and spiritual foundations. In a sense, the political theory that the state could keep alive with man is worth thinking over within the context of Namık Kemal.
Keywords: Namık Kemal, Ibn Haldun, state, man, literature.
DOI : 10.12995/bilig.95002 [HTML]
İbrahim Dilek
Kült Kavramı ve Söz Kültü“Kült”, günümüz bilim ve sanat dünyasının, özellikle mitoloji ve din araştırmalarının önemli kavramlarından biridir. Herhangi bir toplumun mitolojisini, inanç sistemini, hatta kültürünün doğasını ve temelini anlamak için o toplumun ortaya çıkardığı kült kavramını ve bu kavramın içeriğini bilme zorunluluğu öncelikli şartlardan biridir. Çünkü mitolojiler, inanç sistemleri ve kültürler, büyük ölçüde bu kültlerin etrafında oluşup şekillenmişlerdir. Mitik dönemlerde oluşup şekillenmeye başlayan kültlerin bireylerin ve toplumların üzerindeki etkisi günümüzde de devam etmektedir. Bu yazıda, mitik, dinî ve kültürel yapının temel taşları olan kült kavramı, Türk mitolojisi ve inançları bağlamında ele alınıp incelenerek tasnif edilmiştir. Yapılan tasnif içinde yer alan “söz kültü” kavramı ise, şamanik Türk mitolojisi merkeze alınarak değerlendirilmiş, yeri geldikçe başka mitolojiler, kültür ve inanç sistemleriyle karşılaştırmalar yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Türk, Söz, Mitoloji, Şamanizm, Kült, Ritüel, İye
DOI : 10.12995/bilig.9503 [HTML]
Zhakypbek Altayev, Aliya Massalimova, Assyl Tuleubekov & Aizhan Doskozhanova
Essence and Typology of Intellect in al-Farabi’s Epistemology This paper describes the forms of intellect presented in the philosophical doctrine of al-Farabi. The famous thinker and scholar of the Middle Ages, Abu Nasr al-Farabi, is known not only for following the philosophy of many ancient thinkers, such as, especially, Plato and Aristotle. Based on the achievements of ancient thinkers in the field of ontology and epistemology, al-Farabi developed an original conception of cognition and human intellect. A specific feature of the Farabian tradition of studying the intellect is that he offered a deeper connection of the mind with ontology and the natural causes of the emergence of intellect. Thus, al-Farabi puts a special emphasis on the cosmological nature of human intellect.
Keywords: Ontology, epistemology, cognition, human intellect, cosmology
DOI : 10.12995/bilig.9504 [HTML]
Nurullah Sat
Abdürreşid İbrahim ve Musa Carullah’ın Talebesi Toshihiko Izutsu’nun Hayatı Eserleri: Türklere ve İslam’a BakışıBu makalede, Toshihiko Izutsu’nun Japonya’da gençlik yıllarında tanıştığı ve akabinde kendilerinden aldığı eğitim sayesinde onun İslami çalışmalara girmesine vesile olan Türk – Tatar dünyasının önemli şahsiyetleri Abdürreşid İbrâhim ve Musa Cârullah ile ilişkileri ele alınmış olup Izutsu’nun Türkler’e ve İslâm’a bakışı da incelenmiştir. Bu kapsamda Izutsu’nun Hz. Muhammed (SAV) hakkındaki düşünceleri, İslâmiyet, İslâm’da insan ve ahlâk algısı, İslâmiyet ile Taoizm arasındaki paralellikler gibi konular ele alınmıştır. Izutsu’nun özellikle Japonya dışında bulunduğu yıllarda (1961-1979) eserlerini ağırlıklı olarak İngilizce kaleme aldığı görülmektedir. Bu çalışmada söz konusu eserlerin yanında onun 1979 sonrası süreçte yazdığı Japonca eserler
ve yine onun hakkında yazılan Japonca kaynaklar kullanılmıştır. Böylece dilimize İngilizceden yapılan çevirilerin yanında onun Japonca eserlerinin içeriğinin de ülkemizde akademik çevrelerce bilinmesine katkıda bulunulması amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Toshihiko Izutsu, İslȃm Düşüncesi, Taoizm, Japonya’da İslȃmî çalışmalar, Abdürreşid İbrahim, Musa Carullah
DOI : 10.12995/bilig.9505 [HTML]
Rameş Rzayev
Erken Dönem Azerbaycan Maarifçiliğinde Kültürel Kimlik AlgısıAzerbaycan’ın siyasi ve felsefi düşünce tarihinde Maarifçilik bir paradigma olarak bazı çelişkilerine ve ikilemlerine rağmen milli tarih literatüründe önemli bir yere sahiptir. 19. yüzyılda Çarlık Rusyası’nın Azerbaycan’a dayatmış olduğu sosyal-kültürel alandaki düzenlemeleri yeni toplum oluşturma bakış açısına uygun gerçekleştirildiği aşikârdır. Maarifçilik dünya görüşünün temsilcileri olan Abbaskulu Ağa Bakıhanov, Mirza Kâzım Bey ve Mirza Fetali Ahundov’un fikri faaliyetleri bir bakıma yeni bir toplumun yaşam biçimini kurgulama varsayımı üzerine kurulmuş olduğu kanaati bu noktada Avrupamerkezci bakış açısıyla örtüşmektedir. Rusya etkisiyle gerçekleştirilen modernleşme söyleminin Azerbaycan’ın düşünce hayatına, milli-kültürel anlayışına yeni bir nitelik kazandırmakla birlikte neredeyse yaşamın her alanına etki ettiği görülmektedir. Çarlık Rusyası’nın Azerbaycan toplumuna karşı yürüttüğü ayrımcı-yayılmacı politikaları, milli ve kültürel kimlik üzerindeki tahribat girişimleri hegemonya hüviyetinin açık tezahürü olarak bu gibi faaliyetlerle desteklenmekteydi. Modernleşme süreci olarak nitelendirilen değişim çizgisi milli kültür ve kimlik olgusunun merkezi problemini “biz ve öteki” kavramı içine sıkıştırması bir bakıma “yeni” kimlik oluşturma anlamına gelmekteydi. Maarifçilik akımının milli kimlik bilincine ilişkin görüşleri oryantalist bir muhtevada tanımlaması bu gerçeği açığa çıkardı. Rusya’nın etkisiyle var olan dönem entelektüelleri modernleşme söylemine dayanarak ileri sürdükleri görüşler Çarlık hegemonyasının karakterine uygun gelecek nitelikteydi.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan Maarifçiliği, ayrımcılık, aydınlanma, hegemonya, kültür, kimlik, yayılmacılık.
DOI : 10.12995/bilig.9506 [HTML]
Ramazan Erhan Güllü
Osmanlı Devleti’nde Azınlık Var mıydı? Osmanlı Devleti’nin Gayrimüslim Vatandaşlarının 19. Yüzyılda Değişen Hukuki Statüleri Hakkında Bir DeğerlendirmeBu çalışmada, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim vatandaşlarının statüleri ve devlet tarafından nasıl tanımlandıkları incelenmeye çalışılacaktır. İncelemenin esas noktasını azınlık kavramı ve bu kavramın Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim tebaası için kullanılıp kullanılamayacağı oluşturacaktır. Azınlık tanımlaması, özellikle 1908 yılında Osmanlı anayasasının yeniden yürürlüğe girmesinin ardından aydınlar arasında kullanılmaktaydı. Müslim ve gayrimüslim aydınların bir kısmı, ülkenin geçirdiği idarî dönüşüm neticesinde gayrimüslim vatandaşların azınlık olarak tanımlanmaları gerektiği görüşündeydiler. Ancak devlet tarafından resmiyette böyle bir tanımlama kullanılmış değildi. “Osmanlı vatandaşlığı” anlayışını kuvvetlendirme hedefinde olan devlet, herhangi bir unsurunu azınlık statüsünde tanımlamak istememişti. Cumhuriyet’in ilânından sonra Osmanlı Devleti hakkında yapılan ilk dönem çalışmalarda da Osmanlı tebaası gayrimüslimlerden azınlık olarak bahsedilmişti. Hem Osmanlı döneminde hem de sonraki dönemde kullanılan bu tanım tarihi hadiseleri değerlendirirken bir anakronizme neden olmaktadır. Azınlık modern bir tabirdir ve millî devletler için anlamlı bir karşılığı bulunmaktadır. Lozan Antlaşması sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nin gayrimüslim vatandaşları azınlık olarak değerlendirilmişlerdir. Bu tanımlamayı Osmanlı dönemi için de kullanmak doğru değildir.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, gayrimüslim, anayasa, azınlık
DOI : 10.12995/bilig.9507 [HTML]
Aydın Ünsal & Seher Nur Sülkü
Bölgeler Arası Gelişmişlik Düzeylerinin Belirlenmesi ve Karşılaştırılması: Türkiye ÖrneğiBu çalışmada Türkiye’deki illerin ve bölgelerin gelişmişliği araştırılmış ve birbirleriyle kıyaslayarak incelenmiştir. İllerin gelişmişlik düzeylerini etkileyen sosyo-ekonomik göstergeler Kalkınma Bakanlığı’ndan elde edilmiştir. Temel bileşenlerden yararlanılarak faktör analizi yapılmış ve on temel faktör bulunmuştur. Bu faktörlere dayanılarak iller için gelişmişlik endeksleri oluşturulmuştur ve altı gelişmişlik düzeyi tanımlanmıştır: İleri(1.), Yüksek(2.), Yükseğe Yakın (3.), Ortalamaya Yakın (4.), Düşüğe Yakın (5.) ve Düşük (6.). İstanbul’un gelişmişlik endeksi en yakın takipçisi Ankara’nın iki katıdır ve İstanbul tek başına 1. gelişmişlik düzeyini oluşturmaktadır. Bölgelerin gelişmişlik düzeyleri incelendiğinde ortalamada yükseğe yakın performans gösteren bölgeler: Marmara, Batı Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgeleridir. Düşük seviyede performans gösteren bölgeler ise Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleridir. Türkiye, ortalamada yaklaşık 3 gelişmişlik düzeyi ile “Yükseğe yakın” gelişmişlik grubundadır. İllerin %63’ünün 4. – 6. gelişmişlik seviyelerinde yer almalarına rağmen Türkiye’nin gelişmişlik seviyesinin 3. kademe çıkmasının nedeni yüksek gelişmişlik seviyelerinde olan bölgelerin yoğun nüfus bulundurmalıdır. Ancak gelişmişlik düzeyi yüksek bu bölgelerin temel sorunu istihdamdır.
Anahtar Kelimeler: Kalkınma, Bölgesel Gelişmişlik Düzeyi, Temel Bileşenler Analizi, Faktör Analizi, Türkiye
DOI : 10.12995/bilig.9508 [HTML]
Madiyar Yeleuov & Mirzahan Egamberdiyev
Ortaçağ Taraz’da Son Arkeolojik Kazılar Sonucunda Bulunan Sikkeler Üzerine Bir İnceleme10 Haziran 2014 y. müdürü Prof.Dr. Madiyar Eleuov olan “Turan” Uluslararası ilmi-araştırma merkezi Eski Taraz şehrinin şahristanı ile kalenin doğu kapısı ve korunma sistemini araştırmak amacıyla arkeolojik kazıları gerçekleştirdi. Arkeolojik kazılar günümüzdeki Jambyl vilayetinin valiliğine bağlı Kültür, Arşivleme ve Kayıt bölümü tarafından “Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma” Devlet Kamu Müdürlüğü ile 5 Haziran 2014 y. (№ 35) ve buna ilişkin ek olarak 2014 y. 15 Ekimde (№ 1) ilave edilen Anlaşma temelinde yürütüldü.
7 ve 11 metre kalınlığında ve çamurdan yapılan pahsadan oluşan şahristanın kazıları ile şehir içinden geçen, aynı zamanda kenarları taştan yapılan nehrin araştırılması sonucunda şehrin duvarı araştırıldı. Bunun yanı sıra üç etaptan oluşan kalenin kazı işleri neticesinde şehrin taş kalıntıları bulundu. Genel olarak ele aldığımız araştırma sonucunda bulunan seramik, demir, kemik ve 89 sikkeler bir ilmi değerlendirme yapmamıza yol açtı. Bu sikkeler islam öncesi 7-8 asır Türk dönemi ticaretin gelişmesi ile sosyal ve kültürel durumunu ortaya koymamıza imkan vermektedir.
Anahtar Kelimeler: Taraz, arkeolojik kazı işleri, sikkeler, ticaret, koruma sistemi, kültürel miras
DOI : 10.12995/bilig.9509 [HTML]
Halil Burak Sakal
Havza Yönetiminde Bölgesel Elektrik Ticareti Modeli: Aral ve Kura-Aras Havzaları Üzerine Bir DeğerlendirmeDDünyanın birçok bölgesinde problemli alanların başında gelen sınıraşan nehir havzalarının yönetimi konusu, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) yıkılmasının ardından Merkezî Asya’da da bölgesel siyasetin önemli gündem maddeleri arasında yer almıştır. Bu sorun alanı, Aral Gölü felaketinin belirginleşmeye başladığı yıllardan itibaren uluslararası çevresel ve siyasî tartışmaların merkezinde yer bulmaya başlamıştır. Kura- Aras havzasını ilgilendiren çevresel ve bölgesel siyasetle alakalı konular ise Aral havzasıyla ilgili tartışmalar kadar literatürde ve uluslararası siyasetin gündeminde yer bulamamıştır. Bu makale, Türk dünyasını içine alan bu önemli ve geniş nehir havzaları temelinde sınıraşan su sistemlerini ilgilendiren temel sorun alanlarını bölgesel bütünleşme kuramları çerçevesinde karşılaştırılmalı olarak ele almakta ve bunlara iktisadî yaklaşımı ve bölgesel elektrik enerjisi ticaretini temel alan çözüm önerileri sunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Merkezi Asya, Kafkasya, Aral havzası, Kura-Aras havzası, sınıraşan su yönetimi, çevre
DOI : 10.12995/bilig.9510 [HTML]
Meryem Hakim
Yayın Değerlendirme / Book Reviews: Türk Dünyasının Bilgesi Abay Kunanbayoğlu (Abay Kunanbayoğlu the Wise Kazak of the Turkic World) (2020). Edited by Nergis Biray, Güljanat Kurmangaliyeva Ercilasun, Soner Sağlam. Ankara: Bengü Yayınları. 664 p.A book review about the book entitled (Türk Dünyasının Bilgesi Abay Kunanbayoğlu), Abay Kunanbayoğlu the Wise Kazak of the Turkic World consisting of scholarly articles written in Kazak and translated into Turkish together with articles by Turkish academics.
Keywords: Abay Kunanbayoglu, Kazak Intellectual, Kazak men-of-letters, Kazakstan
DOI : 10.12995/bilig.9511 [HTML]